1 Mart 2012

“VE KADINLAR… BİZİM KADINLARIMIZ”



Kadını, kadın yapan özgürlükçü kişiliğidir aslında. Her kadının içinde, yüreğinde “ Ben özgürüm! ” diye bağıran bir ses vardır. Kimisi bu sesi dışarıya yansıtır; kimisi içerisinde bastırır. Ama nasıl bir özgürlük bu bahsettiğimiz? Baştan savma bir özgürlük değil elbette. Hayat için özgürlük. Tatlı bir hayat için...
Kadınların ekonomik özgürlüğü, denilir; bu özgürlük kazanılırsa kadın artık özgür sayılır. Aslında o özgürlüğü yakaladığımız zaman, gerçekten özgür olabiliyor muyuz? Yoksa bu bir palavradan ibaret midir? Kadınların özgürlüğü sürekli olarak kısırlaştırılır. Biri çıkar: “Kadınsın, otur oturduğun yerde, çalışmak senin neyine?” der. Biri çıkar: “Yemek getir!” der. Öbürü çıkar: “Çocuk yap!” der hatta bir başkası “3 çocuk” der. Sanki ben ona soracağım kaç çocuk doğuracağımı... Biz asıl gerçekleri, asıl baskıyı gayet iyi biliyoruz. Kadınların görevi yalnızca “evin kadını,çocukların anası” olmak değildir. Kadın sanat ister, kadın okumak ister, kadın özgürlük ister, herhangi bir uğraş, bir hobi ister. Kadın istediklerini özgürce yapmak ister. Kadın, kadın olmak ister. Kadın, sadece yaşayabileceği tatlı bir hayat ister. Birileri tarafından kadına sürekli emirler verilir. Eğer kadın, sesini çıkarırsa suçlu hep kadın sayılır. Yeri gelir, öldüresiye dövülür. Kadına, adeta bir köleymişçesine, eziyet çektirilir. “Hiç kimse, kadını köle gibi kullanmak yüzünden erkek kadar alçalmamıştır!”
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde ezilen kadın, susturulmaya çalıştırılan kadın nüfusu oldukça fazla. Kadınlarımızın emek gücü yok sayılıyor. Kadınlarımız zorla, görücü usulü dediğimiz şekilde evlendiriliyor. Kadınlar hala cinsel obje olarak görülüyor. Kadınlarımıza bir eşya değeri biçiliyor ve kadınlarımız resmen satılıyor. Bu nasıl kabul edilebilir ki? Ufak bir kız çocuğuna tecavüz ediliyor, ancak tecavüz eden suçsuz, kız ise suçlu sayılıyor, öldürülüyor. Ve devletimiz, hiçbir müdahalede bulunmuyor. Ne kadar düşmüşüz insanlık adına, ne kadar da yerin dibine girmişiz.
Genç kadınlar, yaşı altmışı geçmiş adamlar tarafından tacize uğruyor. Kadınlar bunu dile getirince de suçlu bulunuyorlar. “Etek giymeseydin, laf atmazdı.” deniliyor. Kadın suçlu durumuna düşürülüyor. Kadınlar, bu şekilde kısıtlanıyor. Etek giymek, en ufak bir dekolte bile ‘günah’ diye adlandırılıyor. Ama ne hikmet ise, erkeğin kadına dayak atması, erkeğin kadına tecavüz etmesi ‘günah’ sayılmıyor. Kime, neye göre günah? Garip doğrusu…
Kadın,sosyal hayatında mutlaka özgür olmalı, “çevredeki insanlar ne der?”  “aman bunu yapmayayım, insanlar yanlış anlar” korkusuyla yaşamamalıdır. Kadınlar örgütlenmelidir. Kendi kurtuluşları adına örgütlenmelidirler.
Kadın sokağa çıkmalı, haykırmalı. Kadın okumalı, yazmalı, öğrenmeli ve öğretmeli. Kadın, kadını üreme fonksiyonu ile sınırlandıran kapitalizmi yıkmak için savaşmalı. Kadın, kadını esir yapan, gelenek ve ideolojilere karşı sistemli bir savaş içinde olmalı.

• • •
...
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon’a doğru.
Nâzım Hikmet
• • •

8 Mart tarihinde ne olmuştu?

8 Mart 1857 tarihinde, kötü şartlar altında çalışan 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istekleriyle greve başladılar. Polisin işçilere saldırması, arkasından çıkan yangından, kurulan barikatlar yüzünden kaçamayan, geneli kadın olan 100’ü aşkın işçi hayatını kaybetti.
2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

• • •
Biz kadınlar olarak, bu gününün yaratıcısı Clara Zetkin’e ve 8 Mart gününde, emekleri adına hayatını kaybeden emekçi kadınlarımıza, bize asıl mücadeleyi öğrettikleri için sonsuz teşekkür ediyoruz. Tüm kadınların günü kutlu olsun!




1 yorum:

  1. “Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
    Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
    Zira bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez.” halil cibran

    bağımsız kadın hareketi desteklenmeli hiç şüphesiz !

    YanıtlaSil